Bu gün İstanbul’a kar yağdı,
Ne, su geçiren ayakkabılarım,
Ne de yırtık kazağım umurumdaydı…
Karda oynayan çocukları gördüm,
Uzaktan seyrettim onları,
Yanlarına bile yaklaşamadım anne…
Biliyorum;
Beni yalnız, çocuklar değil
Parktaki ağaçlar bile sevmezler.
Salıncaklar, atlı karıncalar bile
Kirimden, pasımdan tiksinirler.
Caddelerdeki vitrinler,
Yoksulluğumla düpedüz alay ederler.
Cami avlularında kuşlara yem atanlar,
Neden benden bir dilim ekmeği esirgerler?
Anlayamıyorum… anlayamıyorum anne!..
İşte bunları düşündükçe ıslandım,
İşte bunları düşündükçe üşüdüm,
İşte bunları düşündükçe yüreğim buz tuttu,
İşte bunları düşündükçe yüreğim dondu anne…
Beni bir tek sevenler;
Pazar artıkları
Ve boşaltılmamış çöpler…
Ben sokak çocuğuyum,
Sokak çocuğuyum ben anne!...
Dün geceyi Esenler Otogarı’nda geçirdim.
Şimdi de Sirkeci Tren İstasyonu’nda,
Bekleme salonundayım anne…
Ne bir beklediğim,
Ne de bir beklentim var.
Buralarda:
Gelenlere sarılırlar,
Gidenlerin, ardından ağlarlar.
Ben;
Ne kalabiliyorum,
Ne de gidebiliyorum.
Benim hiç kimsem yok,
Benim hiç kimsem yok ki anne!...
Hafiften ateşim var,
Biraz da öksürüyorum.
Boş bir bank bulursam uzanacağım.
Ne kuracağım hayallerim,
Ne de göreceğim düşlerim var.
Yorgunum, çok yorgunum anne!
Hemen uyuyacağım…
Ne başucumda sen olacaksın,
Ne abim, ne de kardeşlerim.
Ne okul çantam,
Ne de kitaplarım.
Bu geceyi nasıl olsa sabah ederim de,
Ben!
Yarınlarımdan korkuyorum,
Ben, yarın ne olacağım anne!...
Beni;
Ne leylekler getirdi,
Ne de isteyerek doğdum.
Ama;
İstesem de, istemesem de öleceğim.
Bunları biliyorum,
Bunları çok iyi biliyorum anne…
Adımı bilen yok,
Unvanım çok.
Unvanım çok benim anne!
Bana, kapkaççı,
Bana, tinerci,
Bana, balici,
Daha, neler… neler… derler.
Faili meçhul tüm olaylara da
Beni aday gösterirler.
Biliyor musun anne?
Aslında, adımı ben bile unuttum.
Ben sokak çocuğuyum,
Sokak çocuğuyum işte!
Ben, sokak çocuğuyum anne !...