Şiir güzel bir özdeyiştir ancak onu vücuda getirebilmek, sanıldığı kadar kolay değildir. Şair, şiir yazmak için çile çeker, çünkü onun düşlerinde hep şiir vardır. Şair, her an kafasında bir şeyler kurar. Beyninde sözcükler, dizeler, imgeler uçuşur adeta. Bazen uykularda bile şiir yazar, dayanamaz kalkar yatağından gece yarısı, sarılır kâğıda- kaleme boşaltır içindeki enerjiyi. Yoksa o duygular, o coşku, o sel şairi boğar, rahat bırakmaz. Şairlik işte böyle bir şeydir.
Şair, aynı zamanda şiirin anasıdır. Onu dünyaya getiren, onu var eden anası. Şair şiirini yazarken doğum sancısı çeker ve çekmelidir. Sancısız doğum olamayacağı gibi, sancısız şiir da şiir olmaz. Onu doğurabilmek için yorulmalı, acı çekmeli, çile çekmeli. Unutmayın ki hayal ve fikirler büyük didinmeler sonunda kendilerini teslim ederler. İyi şiir için de şairin o ilhamı yakalaması, didinmesi ve çile çekmesi gerekir.
Şiir öyle çalakalem yazılacak bir şey değildir. İpek halı dokur gibi zaman içinde iplik iplik, ilmek ilmek dokumalı, ona duygu ve ruh vermelidir. Ayrıca yazılır yazılmaz eğlencelik çerez gibi hemen ortaya dökülmemelidir. Zaman içinde bir süre demlenmeli, adeta imbikten süzülmelidir.
Ayrıca şair, kendi şiirini kendi de zor beğenmeli, hemen tamam oldu dememelidir.
Yahya Kemal’in bir sözcük için dokuz yıl sabrettiğini, çile çektiğini unutmayalım.